Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Gani CANBABA

CEHALET.

Karanlık bir mağara olarak simgeleştirdiğimiz vicdanımız, tek bir ışık olan bilgi ile aydınlatılır ve o nur kaynağından faydalanmalıyız. Durumları aynı olan kimselerin vicdanlarında cehalet, saldırganlığın potansiyel hali olan elinde hançer ile uyumaktadır. Cehaletten, yani aklın katilinden uzaklaşmak için hakikati ve onu arayan hür zekâyı rehber edinmeliyiz. Ancak, cehalet ve hurafeler aydınlığın vicdana ulaşmasına engel olmaya gayret ederler. Bizden önce vicdanındaki cehaleti yok etmeye, onu aydınlatmaya çalışanların tamamladıklarından ve gayretlerinden faydalanmalıyız. İçimize yapacağımız bu yolculuk zor, meşakkatli, uzun bir yolculuktur. Amacımız insanlığı hürriyete kavuşturacak hükmü; yani insanlığın içindeki cehaleti öldürmektir. Ancak görüyoruz ki; cehalet her darbede yere serilse de, daima yeniden dirilerek, hakikati ve onu arayan zekâyı ve onsuz zekânın bir işe yaramadığı özgürlüğü yok etmek için amansız bir mücadele vermektedir. Ya tutsakların aklı yaygın ya da özgür akıl hâkim kılınacak.  İşte bu ahval ve şerait içerisinde; hazır ve uyanık beklemeliyiz.

Cehalet Arapça Cehil kökünden gelmektedir. Bilmezlik anlamındadır ve giderilebilir bir arazdır. Nahl Suresi  78.ayet: “Allah sizi analarınızın karnından hiçbir şey bilmez halde çıkarmıştır” mealindeki ayette de ifade edildiği üzere cehil sonradan oluşan bir özellik olmamakla birlikte insanın gerçek hüviyetini aşan ve küçüklük hali gibi bazen bulunup bazen bulunmayan olumsuz bir durum olduğu için “arıza” olarak nitelendirilmiş ve kişinin kendi çabası ile bilgi sahibi olup bu olumsuz özelliği giderme imkânına sahip bulunması sebebiyle müktesep arızalar arasında sayılmıştır. İslam fıkhında (bir şeyi) bilmediğini/suçsuz olduğunu iddia etme halidir. Tebliğ edilmemiş, öğretilmemiş şeylerden kişileri suçlayamazsınız. Bu anlamdaki cehalet hukuki bir kavramdır cehaleti mazur görmek de haklardandır.

Ancak sorun cehlinde ısrar etmektir. İnsan yaşama başladığı halden sonra öğrenmeye, kendini eğitmeye, bilgiye açık olmalı, ilim nerde ise oraya gitmelidir. Bunun yerine çok kolay olan bilgisizliği yüceltir ve onun arkasında örümceğin ağında olduğu gibi kendisine konforlu bir yaşam sağlar, bu halini savunur ve rahatını bozanlara da saldırırsa Cahildir. Cahil Cehlinde ısrar edendir ve bunların düşünce kalıpları cehaletle açıklanmaktadır, bilmemeyi seçmek, bilgisizlikte ısrar etmek demektir. Düşüncede cenin halinde kalmaktır.

BU NEDEN OLUR?

Bizim buradaki cehalet anlayışımız; otokratik ya da teokratik toplumların mevcut düzeni koruyan güç yapılarını ya da ideolojik mekanizmalarını sekteye uğratacak bilgileri inkâr etmenin yollarını geliştirmenin felsefesi olarak, yani değişime, demokratik düzene geçişe karşı olan fikirlerin genel olarak topluma yaymaya çalıştıkları bilgisizlik halidir. Burada toplumun eğitim ve kültür eşiğinin sürekli yükselmesinden menfaat kaybına uğrayanların, insanları çeşitli hurafeler, dogmalar, yer yer çeşitli vasıtalar ile korkutmalar marifetiyle çoğulcu cehalete ittikleri ve çoğul cahillerin de bu hâlden mutlu oldukları anlaşılmaktadır. Çoğul cahil kendisini bilmeyen olarak görmez. Tam tersine her şeyi bilir ve bilmediğini bilmez. Tehlikeli olan da budur. Çünkü özgüveni yüksektir ve kendisi gibi olanı çabuk bularak, organize olmak

 

kabiliyeti mevcuttur. Mevcut düzenden beslenen ve faydalanan, aslında son derece kurnaz olan lafazanlar kendilerine kayıtsız şartsız biat eden çoğul cehalete ihtiyaç duyarlar. Bu grubun en çok rahatsız oldukları, düşünen insandır. Sahip oldukları kolay geçim yollarının ve şahsi servetlerinin önünde, bunu kendilerine sağlayan çoğul cehaleti aydınlatmaya çalışan, onları bu esaretten, biattan akıl kullanımı yoluyla çıkarmak isteyen, herkes için adil, eşitlikçi, kimsenin kimseyi sömürmediği, demokratik bir toplum ülküsünü kuran  özgür düşünenlere düşmandırlar. Bunların malı helal, katli vaciptir.

Evet, bu menfaat avcıları için kendi cahil çoğunluğuna bilgi pınarıyla yaklaşmak isteyenlerin hepsinin katli vaciptir. Kendi çoğul cahillerine buyrukları bu yöndedir. Böylece alan kaybetmemek hatta sürekli alan kazanmak isteyen menfaattarlar, tarihin akışını tersine çevirmek mümkün değilse de yavaşlatmak için toplu katliamlara, savaşlara kendi çoğul cahilliğini sürüklemekten kaçınmamaktadır.

KİME CAHİL DEME HAKKI KİMİN?

Anadolu coğrafyasında 1923-1938 yılları arasında sınıfsız, imtiyazsız kaynaşmış bir millet, vatandaş, yurttaş oluşturma gayretiyle kapsamlı bir değişim hareketi olarak, Atatürk liderliğinde başlatılan devrimler, kararlarını kendi veren tam bağımsız bir ülke gerektirmekteydi ve Türkiye Cumhuriyeti anılan yıllarda bu özelliklere haizdi. Yıllarca yapılan gözlemlerle ve deneylerle elde edilen, konuştuğu konuda uzmanlaşmak için yıllarca zaman harcayan bilim insanlarının elde ettiği sonuçlarla hareket eden, liderlerin halkın içinden çıktığı, sömürü ve ayrıcalığı reddeden bir yönetim oluşturan Cumhuriyet ilk çoğul cehalet direnişini Menemen’de yaşadı. Tekke ve zaviyeleri kapatılan menfaattarlar, hurafeler ile besleyerek elleri altında tuttukları çoğul cehaleti vahşet üretmek için harekete geçirdi. Bu menfaattarlar biraz tereddüt gösterilse idi, ülkenin her yerinden saklandıkları deliklerden çıkarak ve çoğul cehaleti harekete geçirerek henüz emeklemekte olan Cumhuriyeti elleriyle parçalaya bilirlerdi. Cehalete büyük darbe vurulsa da yok edilemediğini özgür düşüncenin her zayıf anında ortaya çıkmasından anlıyoruz.

Günümüzde ise; “Benim cehaletim de senin bilgin kadar kabul görmeye değer” ters aforizması, cehalete övgü olarak ayrıcalıklarını kaybetmek istemeyen zümrenin ustaca kullandığı bir silaha dönüştü. Bilgi gibi cehaletin de sosyal olarak inşa edildiğini söylemek gerekmektedir. Sosyal inşada cahil çoğunluğa eğitimde kafa karışıklığı, öğrendiğini sanma, karmaşık fikirler, beyin tembelliği, akli melekeleriyle düşünmeme, var olanı kaybetme korku, endişe ve kaygılarıyla stabil kalma dürtüsü ile hareket etme empoze edildiğini söylemek mümkündür. Bu sadece ülkemizde değil vahşi kapitalizmin sürdürülmeye çalışıldığı ülkeler başta olmak üzere dünyanın her yerinde toplumun akıllı, insanı merkeze alan, aydın ve her türlü sömürüye direnen kesiminin karşısına çıkarılmaktadır. Sistemden beslenen, avantadan geçinen, okumayan ve sonraki neslini okutmayan, başkalarının her türlü değerinde gözü olan, kamunun imkanlarını çalarak zenginleştirilen bir lümpen zümre, menfaattarların elinde bir maşa olarak özgür akla sallanmaktadır.

Bundan hiç şüphe yok ki cehalet insanlığın en büyük düşmanı olan bir silaha dönüştürülmüş olacaktır. O halde bilimi, düşünceyi, hakikati ve insanı önceleyen kollektif aklın, hurafeleri, taassubu, düşünmemeyi, insanlığın mahvına da sebep olsa önce kendi menfaatlerini önemsemeyi yol edinenleri cehalet ile yaftalama hakkı vardır.

 

Ancak bugün hala görüyoruz ki; cehalet her darbede yere serilse de, daima yeniden dirilerek, hakikati ve onu arayan zekayı ve onsuz zekanın bir işe yaramadığı özgürlüğü yok etmek için amansız bir mücadele vermektedir. Ya tutsakların aklı yaygın ya da özgür akıl hâkim kılınacak.  İşte bu ahval ve şerait içerisinde; hazır ve uyanık beklemeliyiz.

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER