Aslında Sappho ile ilgili şiirleri başta olmak üzere , anlatılan pek çok hikaye rivayet halinde ;ama kimin umurunda.Onunla ilgili asırlardan günümüze ulaşmış net bir gerçek var ki çok özel bir şair.
Bir duyguyu dile getirmek.Ama bütün ayrıntılarıyla ve fakat en yalın şekliyle dile getirmek.Olup biten her şeyi , ne olduğundan fazla abartarak, ne de olmamışcasına hafifletip anlatmak.
Afrodit’e Yakarış
…
Gel gene eskiden olduğu gibi
duyunca uzaklardan yakarmamı
altın evini babanın bırakıp
geldiğin gibi
arabanı hızla sürüp göklerden
yeryüzüne getirirlerdi seni
sık kanatlarını çırpıştırarak
güzel serçeler
konuverdi yere ve sen
ölümsüz yüzünde gülümsemeler
başıma gelenleri sorardın,neden
çağırdığımı
deli gönlümün dileğini sorardın:*
…
O zamana kadar kutsallaştırılıp ,onlara atfedilen özellikleri doğrultusunda şiirleştirilmiş her şey;ona özgü üslubu ve Sappho yalınlığıyla sunulmuş ve kabul görmüş herkesçe.Önemli olan kutsala atfedilen özellik değil,kutsalın onun üzerindeki etkisi olmuş ve bu etkiyi, tüm samimiyetiyle geçirmiş herkese Sappho.Belki de bu samimiyet onu her çağın insanı yapabilmiştir.
Sappho’yu şiir anlamında önemli yapan lirik şiirin ilk örneklerini vermekle beraber ,bireyselliği de gayet yalın bir dille şiirlerinde vurgulamasıdır;ki dönem itibarıyla toplumcuktan bireyselliğe geçilmiştir de.Her ne kadar yaşadığı dönemde, lir eşliğinde söylenen şiirlere deniyor idi ise de lirik şiir ;günümüz lirizm anlayışında da baş köşeye koyabiliyoruz onu.
…atlılardır der kimi en güzel
evrende; yayalar; gemiler kimi,
kimi severse kişi odur bence
en güzel olan
öyle kolay ki kanıtlamak bunu
bakın en iyisi diye helena
gördüğü bunca kişinin içinde
kimi beğendi
troya’nın onurunu kıranı,
görünce onu, ana babasını
çocuğunu bile bir kez anmadan
düştü eline
kypris’in; böyledir kadın yüreği
kolay çıkar baştan, tutkulanınca.
anaktorya düşer usuma şimdi
burda olmayan,
sevgili yürüyüşünü görmeyi,
ışık saçan yüzünü, yeğlerim
yaya arabalı savaşçılarına
Lidyalıların*
Günümüze kadar kaç adet şiir kitabı ve şiirlerinin olduğuna dair araştırma sonuçları var. Sonuçta tarihçilerin sayılarını netleştirmeye çalıştığı ; bu dönemin de sağladığı rahatlıkla yazdığı şiirleri,ne yazık ki sonraki dönemlerde inanış ve anlayışlara ters geldiği için ciddi hasarlara uğratılmıştır.Zaten bu sayıların ne önemi var ki?O ölümsüzlüğün sırrını bulmuş bir kere.Belli ki şiirlerinin her çağa hitap edebileceğini o zamandan biliyordu.
“Bil ki anımsayacaklırdır bizi sonrada”*
İlkleri başarmış ,yüzyıllardır adından bahsettiren bir cesur yürek o.
Yine rivayettir ,umutsuz bir aşkın sonunda kendini öldürmüş olması -her ne kadar olmayışı genel kabul ise de- .Ölümü kimselere yakıştıramam ama illaki ölünecekse de aşk için ölünsün.Ölesiye sevmek ne kutsal. Cinsiyet gözetmeden ,sadece farkına vararak neyi çok sevdiğini ve istediğini;en sevdiğin halinle onu, belleğinde son noktayı koymak ve çekip gitmek.
Hoş görülü bir bilge.
“…dönüşmez ki hınca benim öfkem öylesine tertemiz yüreğim…”*
Bunda yaşadığı coğrafyanın sıcak ve rahat havasının da etkisi olsa gerek . Zaten Ege insanını (bu düşüncenin benim egeli olmamla alakası yok tabi)hep daha rahat ,hoşgörülü ve açık yürekli bulmuşumdur.Akıllarındaki düşünce ,çok geçmez dillerine düşer.
“ölüm bir felakettir;
tanrılarda inanır öyle;
yoksa,
onlarda ölürlerdi”**
Böylesi bir açık yürekliliğin herkes tarafından algılanması kolay olsa gerek.Bölgelerin insan karakteri üzerinde mutlaka belirgin etkileri vardır; peki ya bu duruma ne diyorsunuz?
*
“Kimi severse kişi,o dur bence en güzel olan.” Sappho
*
“Ben güzele güzel demem,güzel benim olmayınca” Karacaoğlan
*
“Güzelliğin on para etmez bu bendeki aşk olmasa” Aşık Veysel
YORUMLAR